21. Yüzyılda İslâm Dünyasının Gelecek Tasavvuru Sempozyumu Sonuç Bildirisi yayınlandı.
BİLSAM tarafından 26-27 Nisan 2014 tarihleri arasında Malatya Kongre ve Kültür Merkezi’nde "21. Yüzyılda İslâm Dünyasının Gelecek Tasavvuru” ana temasıyla gerçekleştirilen ve 12 farklı üniversiteden 35 akademisyenin katkı sunduğu sempozyumun sonuç bildirisi açıklandı. Sempozyumun sonuç bildirisinde şu ifadeler yer aldı:
“1. İslam dünyası inanç, düşünce, kural, kurum ve eylem düzeyinde birbiriyle bağlantılı, karmaşık birçok sorunla 21. yüzyıla girmiştir. İslam dünyası karşı karşıya kaldığı sorunları çözebilecek manevi ve maddi dinamikler ile tarihi derinliğe sahiptir. 2. İslam dini kendine özgü bir inanç, düşünce ve eylem sistemine sahiptir. Bu sistemin merkezinde; tevhid, adalet ve ahlak yer almaktadır. 3. Batıda sanayi devrimi sonrasında ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanda yaşanan değişim ve dönüşüm, İslam dünyasını sarsmış ve Müslümanların hemen her alanda yeni bir arayış içerisine girmesine neden olmuştur. Madde ve güç esaslı Batılı değer ve paradigmaların merkeze alındığı bu arayışlar, İslam dünyasında, uzun bir süre, birçok olumsuzluğu beraberinde getirmiştir. 1980’li yıllarla beraber bu olumsuzlukların ortaya çıkışına zemin hazırlayan Batı merkezli arayışlar, yerini yeni, özgün ve kapsamlı arayışlara bırakmıştır. 4. Ekonomik, siyasal ve sosyal alanda liberalizm ile temsili demokrasi düşüncesi ve sistemi İslam dünyasında büyük bir dönüşüm yaşanmasına zemin hazırlamıştır. Liberalizm ve temsili demokrasi, İslam dünyasında şekilsel (yapısal) açıdan olumlu bir etkiye sahip olmasına karşın öz (ahlak) açısından olumsuz bir etki meydana getirmiştir. 5. Şehirleşme ve şehirlileşme medeniyet tasavvurunda önemli bir yere sahiptir. İslam dünyası, rant merkezli dikey yapılaşma yerine insan merkezli yatay yapılaşmaya yönelmelidir. Çünkü, insani olduğu kadar İslami ve doğala daha yakın olan da yatay yapılaşmadır. 6. Küreselleşme süreci tüm dünyada olduğu gibi Müslümanlar için de yeni ve büyük sorunlar ortaya çıkarmıştır. Ancak, küreselleşme, ortaya çıkardığı sorunlar yanında, ulusçuluk düşüncesi ile ulus devlet yapısının aşınmasına zemin hazırlayarak Müslümanlar için yeni fırsat alanları doğmasına da neden olmaktadır. 7. Batılı anlayışın egemen olduğu günümüz dünyasında İslam coğrafyasına ilişkin tespitler de oryantalistler tarafından ortaya konmuş, bu anlamda siyasal İslam ve ılımlı İslam kategorileri oluşturulmuş ve Müslüman devletler buna göre tasnif edilmiştir. Oryantalistlerin bu bakış açısı, Müslümanların sorunlara çözümden ziyade birbirini farklılaştırma sonucunu doğurmuştur. 8. Türkiye İslam coğrafyasının önemli bir merkezi olarak Müslüman dünyadaki sorunlarla ilgilenmek ve kendi dinamiğinden, kültüründen ve tarihsel derinliğinden meselelere bakmak, çözüm önerileri sunmak zorundadır. Türkiye’de bu birikim ve felsefi derinlik vardır ve İslam dünyasının geleceğinde önemli görevler üstlenecektir.”