Malatya’da deprem konulu "Farkında mıyız" paneli yapıldı.
Malatya Turgut Özal Üniversitesi Battalgazi Tarım Yerleşkesinde gerçekleşen deprem konulu panele, İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, İl Jandarma Komutanı Albay Necmi İnce, belediye başkan vekilleri, kamu kurum ve kuruluş yöneticileri, akademisyenler ve üniversite personeli katıldı.
Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, panelin açılışında yaptığı konuşmada, “6.8 şiddetindeki 24 Ocak Elazığ- Malatya depreminin sabahı ilk ziyaretimizi Sivrice ilçesine, ardından ise Doğanyol ve Pütürge ilçelerimize yaptık. Depremden hemen sonra sahada olduk. Depremin ilk saatlerinde üniversitemizin Battalgazi yerleşkesini vatandaşlarımız için açtık ve sıcak çorba hazırladık. Depremden etkilenen kurumlardan birisi olduk. Rektörlük binamızda hafif hasarlar oluştu, kısa sürede hafif hasarlar tamir edildi. Deprem sonrasında Yeşilyurt Meslek Yüksekokulu’muzun binasını boşaltmak durumunda kaldık. Yeşilyurt Meslek Yüksekokulu’muz geçici olarak, altını çizerek ifade ediyorum, geçici olarak Battalgazi Tarım Yerleşkesi ’ne taşıdık. Beylerderesi Yerleşkemizde bu okulumuzun temelini kısa bir süre önce atmış, inşaatına başlamıştık. Önümüzdeki eğitim yılı başında okulumuzu tamamlamayı hedefliyoruz. Üniversitemizin Doğa Bilimleri ve Mühendislik Fakültesi deprem bölgesinde teknik inceleme yaptılar. Bu konuda Malatya Turgut Özal Üniversitesi farkındalık yapacaktır ve üniversitemiz Doğa Bilimleri ve Mühendislik Fakültesi bilimsel çalışmalara öncülük edecektir. Üniversite olarak, depreme yönelik planlama, araştırma, gözlem, zararları azaltma ve hazırlık ile acil müdahale konusunda Malatya’mızın ve ülkemizin emrindeyiz. 1.5 yıllık bir üniversiteyiz, ama oluşturduğumuz kadrolarımız bu konuda ehliyet sahibidir” şeklinde konuştu.
“Depreme karşı hazırlık, toplumsal ve kamusal disiplini gerektirir”
Karabulut, “Dünyada doğal afetlerin yüzde 61’ini depremler oluşturuyor. Türkiye en etkin deprem kuşakları arasında bulunuyor. Ülkemizde nüfusun çok önemli bir kısmı, sanayimizin, enerji üretimimizin yine büyük bir kısmı deprem tehdidi olan bölgelerde yer alıyor. Bu nedenle depreme karşı alınacak önlemlerin anahtarı Bilim ve mühendisliktir. Şu gerçeği de dikkat çekmek istiyorum; depreme karşı hazırlık, toplumsal ve kamusal disiplini, toplumsal ve kamusal duyarlılığı gerektirir. Deprem konusunda bir kültür oluşmalı. Bilimin ve teknolojinin ilerlediği nokta ile depreme karşı alınan önlemlerin aynı derecede gelişmemiş olması toplumsal duyarlılığın bir sonucudur. Sağlam binayı yapmak da, sağlam şehirleri oluşturmak da toplumun duyarlılığına bağlıdır. Deprem konusunda istediğimiz kadar bilim ve mühendislik üretelim, toplumsal destek ve duyarlılık yoksa maalesef bir sonuç alamayız. Mühendislik hesapları yerine, bilim yerine el yordamı ve göz kararı ile bina yapıldığı sürece, şehirler inşa edildiği sürece maalesef acıları yaşamaya devam edeceğiz. Malatya olarak, bölge olarak, ülke olarak deprem bölgesindeyiz. Yaşam alanları ve yeni alt merkezler mutlaka depreme dayanıklı zeminlerde yapılmalı. Konutlar mutlaka deprem standartlarına göre inşa edilmeli. Depremde canlarımıza mal olan çok katlı süslü mezarlar yerine, süslü tabutlar yerine sağlam binalar ve tesisler yapmalıyız. Millet olarak, deprem gibi tabii afetlerde nasıl kenetleniyorsak, nasıl yaralarımızı sarıyorsak, nasıl birlikteliğimizi sağlıyorsak, depreme hazırlanma konusunda da aynı toplumsal refleksi yakalayabilmeliyiz. Halen depremin yaralarının sarılmaya çalışıldığı bir ortamda konuya duyarlı olarak böyle bir panel düzenledik” dedi.
İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy panelin açılışında yaptığı konuşmasında, Türkiye'nin çok badireleri, felaketleri, kazaları, krizleri göğüslediğini ifade ederek, “İnşallah bu milletle, yine bundan önce gösterdiğimiz duyarlılık ve hassasiyetleri tekrar ederek, yeniden atlatacağız ve önümüze bakıp devam edeceğiz. Yaşadığımız olayların hepsi aslında ülkemizin her alanda afetlere çok maruz kaldığının bir göstergesidir” ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin genel anlamda bütün afetlere özelde de depreme karşı inanılmaz bir müdahale, arama-kurtarma ve iyileştirme refleksine sahip olduğunu dile getirerek, dünyada bunun örneğinin olmadığını belirten İçişleri Bakan Yardımcısı Ersoy, bunun sadece devlet olarak elde etikleri kabiliyetlerden kaynaklanmadığını kaydederek, “Millet olarak acayip bir refleksimiz var. Elazığ’da bir deprem oluyor, 6,8 çok ciddi bir deprem. Elazığ Sivrice, Maden, merkez çok ciddi şekilde etkileniyor. Kaç bina yıkılmış, ne olmuş, ne bitmiş bunu anlamayı, dinlemeyi hiç kimse beklemeden sabah olduğunda bir sayıyorsunuz 2 bin 173 kişi arama-kurtarmaya gelmiş. Nasıl geldiniz, ne yaptınız? Elazığ öyle çok kolay ulaşılabilecek bir yerde değil. Nereden çıktınız, nasıl oluyor, oluyor. 2 bin 173 kişi arama-kurtarma faaliyetlerinde sorumluluk almak üzere o gece Elazığ’daydı” ifadelerine yer verdi.
Deprem sonrası bölgeye birçok yardımın geldiğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yardım, ilan etmek zorunda kaldık. Bizim yardıma ihtiyacımız yok. Biz, yardım toplamıyoruz. Allah’a şükür buna ihtiyacımızda yok ama ‘Lütfen göndereceksiniz, şunları şunları gönderebilirsiniz ama mutlaka AFAD’a teslim edin’ ki ihtiyaç olanlara kontrollü bir şekilde dağıtımı yapabilelim, sağlıksız ürünlerin dağıtılmasına engel olalım ve onların hepsini gözden geçirelim, afetzedelerin refüze olmasına neden olabilecek kullanılmış, eskimiş kıyafetler gibi yardım malzemelerinin dağıtılmasına engel olalım. Yüzlerce kamyon ve TIR Elazığ ve Malatya’ya doldu. 4 lojistik depomuz malzeme dolu. 100'ün üzerinde elemanla onları sürekli tasnif ediyoruz, afetzedelere verilebilecek paketler haline getiriyoruz. Allah'a şükür afet olduktan sonra ki süreçte bugün 12. günü Malatya’dayım. Bakanımız Elazığ’da bende Malatya’da konuşlandım. O günden buyana Malatya’daki çalışmaları yakından takip ediyorum”
Ersoy, Doğanyol’un, Kale’nin ve Battalgazi’nin en uzak mahallelerine yetkililer ile ziyaret gerçekleştirdiklerini anlatarak, Pütürge’nin hem uzak hem de hassas mahallelerine, twitler ve sosyal medya paylaşımlarıyla kaşınmak istenen mahallelere gittiklerini söyledi.
Afetin üçüncü gününden itibaren deprem bölgelerini ziyaret ettiklerini kaydeden Ersoy, “Aç, açıkta kalan, ‘bana sıcak bir çorba ulaşmadı’ ya da ‘benim bir ısıtıcıya ihtiyacım var’ diyen, çadırda yaşamak durumunda kaldığı halde çadıra ulaşamamış olan hiçbir vatandaşımızla karşılaşmadık. Hiç çadır ihtiyacı yok anlamına gelmesin. Özellikle seçerek söylüyorum; çadırda kalmak durumunda olup da çadıra ulaşamamış ve jandarmamız, korucularımız tarafından çadırı kurulmamış hiçbir vatandaşımızla karşılaşmadık” sözlerine yer verdi.
Ersoy, “Türkiye’de yöneticisini yemeyen afet olmamıştır. Depremin üçüncü günü insanlar hükumet konaklarının önünde toplanırlar, ‘vali, kaymakam istifa’ diye bağırmaya başlarlardı. İnsanlar ne yapsın? Ankara’dan Afyon’da meydana gelen 2,5 saatlik uzağımızdaki bir depreme 3 günde çadır gönderememiş, Kızılay’ımız 3 günde bir sıcak çorba kaynatmamışsa insanların tepkilerini gösterebilecekleri tek yer; devlet olarak gördükleri hükumet konaklarıdır. Oralarda ‘istifa’ diye bağırırlar. Sonra bunun arkası toparlanamaz 15-20 gün sonra ‘toplumun gazını alalım’ diye vali ve kaymakamlar görevden alırlar. Bakanlar, devlet yöneticileri afet bölgesine protesto korkusundan gidemezdi. Bu ülkede bunların hepsini yaşadık. Bugün nerede bir afet olursa anında ilgili bakanlarımız mutlaka afet bölgesinde oluyor. Cumhurbaşkanımızda mutlaka afetin birinci ya da ikinci günü afet bölgesinde olabiliyor. Şu öz güvenimiz var; biz devlet olarak afet olmasa iyiydi ama oldu, Allah beterinden saklasın, bunun yaralarını sarmak için ne yapmamız gerekiyorsa bunu yaparız. Çıktığımız her meydanda, köy kahvesinde, Cem evinde, cami avlusunda gönül huzuru içerisinde şunu söyleyebiliyoruz; “bir isteğiniz var mı, sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı, bir eksiğimiz kaldı mı?” Her taraftan da “Allah devletimize zeval vermesin, deprem gecesinden itibaren devletimiz yanımızdaydı, hiçbir şeyimiz eksik edilmedi” duasıyla oradan ayrılıyoruz” diye konuştu.
Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Cemal Yurga’nın başkanlığında gerçekleşen deprem konulu "Farkında mıyız" paneline konuşmacı olarak Prof. Dr. Hülya Taşkapan, “Ezilme sendromu” konusunda, Uzman Doktor Serdal Özdemir “Depremin ruhsal etkileri” konusunda, Dr. Öğretim Üyesi Çiğdem Ceylan “Malatya’nın deprem potansiyeli” ve Öğretim Görevlisi Fatih Aslan ise “Afet içinde afet” konusunda katıldılar.