Madde Bağımlılığ çalıştay sonucuna göre, gençlerde madde kullanım bağımlılık yaşının gittikçe düştüğü ortaya çıktı.
Fırat Kalkınma Ajansı (FKA) Kalkınma Kurulu Sosyal Yapı Komisyonu'nun Bingöl Kültür Merkezi Toplantı Salonunda toplandığı ve “Gençlerde Madde Bağımlılığı ve Alınacak Tedbirler” temalı bir çalıştay gerçekleştirildiği hatırlatılarak, çalıştaya uzman olarak İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Birgül Cumhurcu’nun katıldığı bildirildi.
FKA Kalkınma Kurulu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Gezer tarafından yönetilen ve TRB1 bölgesi kapsamındaki Malatya, Elazığ, Tunceli ve Bingöl illerinden ilgili bütün kişi ve kurumların katılımıyla gerçekleştirilen çalıştayın sonuç bildirgesi şöyle açıklandı:
"Gerek ülkemizde gerekse bölgemizde madde bağımlılığı özellikle gençler arasında hızla yayılmakta ve madde kullanım yaşı gittikçe düşmektedir. Maalesef bazı gençlerimiz ergenlik dönemi problemleri arasında bocalarken sorunlarının çözümünü uyuşturucularda aramaktadır.
Uyuşturucu maddeler, kimyasal yapıları gereği merkezi sinir sisteminin reseptör hücrelerine bağlanarak etki gösterirler ve bağımlılık oluştururlar. Tedavi amacıyla verilen uyuşturucu nitelikli ilaçların aşırı ve yanlış kullanılmasıyla da bağımlılık oluşabilir. Bu yüzden hekim önerisi hariç keyif almak ya da sakinleşmek amacıyla ilaç alımından kaçınılmalıdır.
Uyuşturucu madde bağımlılığında sosyal çevrenin önemli bir rolü vardır. Özellikle ergenlik döneminde grupların etkisi çok büyüktür. Grup üyelerinin telkini ve baskısı, merak ve macera tutkusu, yasaklara karşı gelme duygusu, geçici mutluluk sağlama isteği, sorumluluktan kaçma ve başarısızlık duygusundan kurtulma beklentisi gibi nedenlerle kişiler uyuşturucu maddeleri denemektedirler. "Nasıl olsa ben alışmam, bir defa denemekten ne çıkar, istediğim zaman bırakırım" gibi düşüncelerle başlanılan bu süreç çoğu zaman bağımlılıkla sonuçlanmaktadır. Ayrıca aile içindeki huzursuzluklar, ailede uyuşturucu kullanan bireylerin varlığı, aşırı kısıtlayıcı ve baskıcı tutumlar ile aşırı serbest davranılması gibi sebepler de kişileri uyuşturucuya itebilmektedir.
Uyuşturucu tacirlerinin hedef kitlesi gençlerdir. Gözlerini para kazanma hırsı bürümüş bu kişiler lise ve üniversite gençleri arasında uyuşturucu madde kullanımını yaygınlaştırarak büyük paralar kazanmaktadırlar.
Ülkemizde uyuşturucu maddelerin üretimi, ithali, alımı, satımı, bulundurulması ve alımına yardımcı olunması suçtur ve ağır cezalar uygulanmaktadır. Güçlü ağrıkesiciler ve sakinleştirici ilaçlar da özel reçetelerle satılmakta ve Sağlık Bakanlığı tarafından sıkı şekilde denetlenmektedir. Buna rağmen uyuşturucu maddelerin alımı ve satımının önüne geçilememektedir.
Kesin olarak tespit etmek çok zor olmakla birlikte gençler arasında uyuşturucu ve alkolü içeren madde kullanım oranının yüzde 10 düzeylerinde olduğu tahmin edilmektedir. Sigara içme gibi kötü alışkanlıkların oranı ise çok daha yüksektir.
Gençlerdeki yersiz davranışlar, aşırı neşe ve durgunluk, dalgınlık, unutkanlık arkadaşlardan ayrılarak yeni gruplara katılma gibi değişiklikler uyuşturucu kullanmaya başlanıldığının belirtileri olarak ortaya çıkmaktadır. Bu konuda anne baba ve öğretmenler oldukça duyarlı davranmalıdır.
Uyuşturucu maddeyle ilk tanışma döneminde ortaya çıkan yalancı keyif alma duygusu kişiyi etkisi altına almaktadır. Bağımlılık halinin oluşmasından sonra ise bu keyif alma duygusu kaybolmakta ve mecburi kullanım başlamaktadır. Bu mecburiyet madde kullanılmaması durumunda oluşacak sıkıntılardan kaynaklanmaktadır.
Madde yoksunluğu kişilerde görme bulanıklığı, göz bebeklerinde küçülme, ağız kuruluğu, ellerde titreme, nabız ve solunum sayısında azalma, tansiyon düşüklüğü, kabızlık, hafızada zayıflama, ruhsal durgunluk, dikkatsizlik, irade ve kişilik kaybı, halüsinasyon gibi hallerin nüksetmesine yol açmaktadır. Kullanıma devam edilmesi durumunda ise karaciğer, kalp, solunum ve sindirim sistemlerinde ciddi hasarların oluşmasına yol açmaktadır. Bu aşamada kişi tam bir çıkmaza girmekte, kullanılması da kullanılmaması da sorun olmaya başlamaktadır. Dahası bağımlılık, gittikçe daha fazla miktarda madde kullanımına ihtiyaç oluşturmaktadır. Bu aşamadan sonra bu illetten kurtuluş ancak ciddi bir tedaviyle mümkün hale gelmektedir.
Başlama ve bağımlılık safhalarından sonra gelen düşkünlük döneminde organlarda ağır hasarlar oluşmakta ve kişilerde ruhsal çöküntü baş göstermektedir. Kalp ve solunum problemleri ile karaciğer hastalıkları ortaya çıkmakta, aşırı zayıflama, kusma, kalp ve solunum yetmezliği görülmektedir. Bağımlının hastalıklara karşı direnci azalmakta, kişi zatürre, hepatit ve AIDS gibi hastalıklara açık hale gelmektedir. Süreçte kişi kendine bakamaz hale gelmekte ve yardıma muhtaç duruma düşmektedir. Bağımlı, madde bulabilmek için her yolu denemekte, hatta suç işleyebilmektedir. Yaşantısını devam ettirebilmek için gittikçe daha çok uyuşturucu almak zorunda olan kişi aşırı doz alımına bağlı olarak zehirlenme ve ölüm olayıyla karşı karşıya gelebilmektedir.
Uyuşturucu bağımlılığının tedavisinde, bağımlının tedaviye istekli olması ve bağımlılığın kalıcı organ hasarlarına ve ruhsal çöküntüye sebep olmadan erken teşhis edilerek tedaviye bir an önce başlanılması önem arz etmektedir.
Uyuşturucu madde bağımlılığının tedavisi; tedavi ve rehabilitasyon olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilmektedir. Tedavi aşmasında kişi bağımlı olduğu maddeden uzaklaştırılarak yoksunluk belirtileri ile savaşılmaktadır. Vücut organlarında meydana gelmiş hasarlar tedavi edilmeye çalışılmakta ve bağımlı hastanede gözlem altında tutulmaktadır. Bu aşamada bağımlının yoksunluğa bağlı olarak geçirdiği krizler son derece tehlikeli olabilir. Bu yüzden ölüme ve intihar girişimlerine sık rastlanır. Vücuttan toksit madde uzaklaştırılıp yoksunluk belirtileri kaybolduktan sonra ikinci aşamaya yani rehabilitasyon aşamasına geçilir.
Rehabilitasyon aşamasında kişilerin ruhsal problemleri çözümlenmeye çalışılır. Bu aşama olmaksızın tedavide başarı %10 düzeylerinde kalmakta ve çoğu durumlarda bağımlı tedaviden kısa bir süre sonra tekrar madde kullanmaya başlamaktadır. Oysa rehabilitasyon aşamasında kişi tekrar işgücüne kazandırılarak topluma yararlı hale getirilir, boş zamanlarını değerlendirebileceği hobiler kazanması sağlanır ve aidiyet duygusunu tatmin edebileceği arkadaş ortamları hazırlanır. Kötü arkadaş çevresinden uzaklaşmasına ve kendine destek olacak kişilerle bir arada olmasına çalışılır.
“Sağlığa zararlı alışkanlıklardan korunmak, bu zararlı alışkanlıkların tedavisinden çok daha kolaydır” (S. Saygılı) yaklaşımından hareketle gençleri bu zararlı alışkanlıklardan koruyacak tedbirler geliştirilmelidir.
Uyuşturucudan korunmada en büyük görev aileye ve okula düşmektedir. Özellikle anne ve babalar ile öğretmenler çocuklara iyi örnek olmalıdır. Çocuklar ve gençler ihtiyaç duyduklarında anne babaları ve öğretmenleriyle rahatlıkla konuşabileceklerini bilmelidirler. Aile ve okul, çocuklar ve gençler için çekim merkezi ve mutluluk kaynağı haline getirilmelidirler. Ailenin ve okulun çekim alanında tutulamayan bir gencin başka merkezler tarafından mıknatıs gibi çekileceği unutulmamalıdır.
Gençler içki, uyuşturucu, kumar, şans oyunları ve fuhuş gibi zararlı kültürün filizlendiği birahane, pub, diskotek, kahvehane, kumarhane, meyhane ve benzeri ortamlardan uzak tutulmalı, bunlar yerine boş zamanlarını daha faydalı değerlendirebilecekleri spor, musiki, sanat vb. alanlara yönlendirilmelidir.
Güvenlik güçleri tarafından uyuşturucu tacirlerine karşı alınacak önlemler arttırılmalı ve özellikle gençlerin çok uğradığı internet kafe vb. mekanlar düzenli denetlenmelidir.
Ailelere, gençlere ve çocuklara yönelik eğitim çalışmaları arttırılmalı, sistematik hale getirilmeli ve uzman kişiler tarafından yürütülmelidir. Ayrıca bu gibi zararlı alışkanlıkların panzehiri olan toplumsal değerlerimiz önemsenmeli ve gençlerimize benimsetilmelidir.
Bir toplumun geleceği yetiştireceği sağlıklı, yetenekli ve sorumluluk sahibi bir gençliğin varlığına bağlıdır. Böyle bir gençliğin yetiştirilmesi için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmamalı ve tüm imkânlar seferber edilmelidir. Madde bağımlılığı, böyle bir gençlik için en büyük tehdittir. Entelektüel derinliğe, duygusal inceliğe ve ahlaki olgunluğa sahip bir gençliğin yetiştirilebilmesi bu tehditle etkin bir mücadeleye bağlıdır. Bu hususta ilgili tüm taraflar üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.