Malatya Turgut Özal Üniversitesi (MTÜ) tarafından 24 Kasım Öğretmenler Günü ve 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü kapsamında “Bilinçli Nesil Güçlü Gelecek” konulu konferans düzenlendi. Online düzenlenen programa, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcısı Kübra Güran Yiğitbaşı, MTÜ Rektörü Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, rektör yardımcıları, genel sekreter, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi öğrencilerinin mini müzik dinletisiyle başlayan konferans programı aynı zamanda üniversitenin kurumsal sosyal medya hesaplarında canlı olarak yayımlandı.
Çocuk ve gençlerin zihinsel, kültürel, sosyal, ahlaki açıdan gelişip yetişmelerinde öğretmenlerin müstesna bir yere sahip olduğunu ifade eden Aile ve Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcısı Kübra Güran Yiğitbaşı, “Bakanlık olarak 2018 yılında Sosyal Hizmet Kanunu’nda yaptığımız düzenleme ile koruma ve bakım altında bulunan gençlerimizin istihdamlarının eğitim düzeylerine göre kendi branşlarında olmasını temin ettik. Bu sayede öğrenim durumlarına uygun olmayan kadrolarda istihdam edilenlerin, mezuniyetlerine uygun unvanlara atanarak mağduriyetlerinin giderilmesini ve yükseköğrenime devam etmelerini teşvik ettik. Yaptığımız düzenleme sonucu 2018-2021 yılları arasında kurumlarımızda yetişen 114 gencimiz öğretmen olarak göreve başladı. İlk olarak aileden başlayan eğitim ve öğretim serüvenimizi bilgi, beceri ve fedakarlıkları ile taçlandıran öğretmenlerimize minnettarız” ifadelerini kaydetti.
“Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye”
Yiğitbaşı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde aile yapısının güçlendirilmesine yönelik gerçekleştirilen çalışmalara değinerek, “Kadının değer görmesi, aslında ailenin değer görmesi, toplumun yücelmesi anlamına geliyor. Biz de kadınların her alanda daha aktif rol almaları, hak, fırsat ve imkânlardan eşit bir biçimde yararlanmaları için her daim “Güçlü Kadın, Güçlü Aile, Güçlü Türkiye” anlayışımız ile kapsamlı çalışmalar yürütmeye devam ediyoruz. Bakanlık olarak son 19 yılda kadınların ve aile yapımızın güçlendirilmesi için pek çok düzenlemeyi hayata geçirdik. Çalışmalarımız neticesinde kadınlar, artık sosyal yaşamın her alanında daha görünür ve güçlü konumdalar. Karar alma mekanizmalarında daha fazla kadının aktif olarak yer aldığını görüyoruz” dedi.
“Kadın temsilini her alanda daha da yukarılara çıkarmayı hedefliyoruz”
Kadınların güçlendirilmesi amacıyla Bakanlık olarak 81 ilde “Finansal Okuryazarlık ve Kadınların Ekonomik Güçlenmesi Seminerleri” gerçekleştirildiğini kaydeden Yiğitbaşı, “2017 yılından bugüne kadar düzenlediğimiz 190 etkinlik ile 617.591 kişiye ulaşmış bulunmaktayız. Bu seminerlerle; kadınların para yönetimi, gelir, harcama, birikim, varlık, borç, tasarruf, yatırım, yatırım araçları, bireysel emeklilik sistemi gibi konularda farkındalıklarının artırılması ayrıca kadınların ekonomik güçlenmesine yönelik destek ve teşviklere ilişkin bilgilendirmeler yapılıyor. Yine Kadınlarımızın sosyo-ekonomik konumlarının güçlenmesi için kadın girişimciliğini destekleyerek kadınlarımızın kendilerine en uygun alanlarda çalışma hayatına katılmalarını arzu ediyoruz” şeklinde konuştu.
Yiğitbaşı, “ ‘Kim bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur’ (Maide, 5: 32) ayeti ışığında, tek bir kadınımızın bile şiddete maruz kalmaması ve hayattan koparılmamasıdır. Kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Hükümet olarak bizim en önemli gündem maddelerimizden biridir ve öyle de olmaya devam edecektir. Toplumun her kesimini etkileyen bu sorun, topyekûn mücadeleyi gerektirir. Hangi alandan olursak olalım, hangi siyasi görüşü benimsemiş olursak olalım biliyorum ki hepimizin ortak hedefi kadına yönelik şiddetle etkin mücadeledir” ifadelerini kullandı.
“Hiçbir canlının şiddeti hak etmez”
Bilinçli bir nesil inşa etmenin, birçok soruna çözüm olabileceğini ve nedeni ne olursa olsun yer yüzünde hiçbir canlının şiddeti hak etmediğini ifade eden MTÜ Rektörü Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, şiddetin önlenmesinde de bilinçli bir neslin büyük rol oynadığını ifade etti. Prof. Dr. Karabulut üniversitelerin öncelikli görevinin, eğitim ve öğretim yapmak, insan yetiştirmek ve topluma fayda sağlamak olduğunu belirtti. Karabulut, “24 Kasım 1928, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliği’ni kabul ettiği 24 Kasım Öğretmenler Günü ve 25 Kasım 1999 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından “kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık oluşturmak” amacıyla ilan edilmiş 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü vesilesi ile bir araya geldiğimiz programımızın ana teması “Bilinçli Nesil Güçlü Gelecek” çünkü bilinçli bir gençlik güçlü bir geleceği getirir” ifadelerini kaydetti.
“Öncelikle hoş görüyü gençlerimize aşılıyoruz.”
Şiddetin büyük bir sorun ve vicdan azabına dönüştüğünü ve hayatın her alanında karşılaşıldığını vurgulayan Karabulut kadına şiddetin önlenmesinde eğitimin önemi büyük bir öneminin olduğunu ve bu aşamada görevin en büyüğünün öğretmenlere düştüğünü belirtti . Karabulut, “Bunun temel sebeplerinden biri ise bilinçsiz, yetişen şiddetin çözüm olduğunu düşünen kişiler oluyor. Neredeyse her dinde ve kültürde korunması istenen, hatta anne olarak kutsal sayılan kadının, dünyanın yine neredeyse her köşesinde şiddet mağduru oluyor. Bizler öncelikle hoş görüyü gençlerimize aşılıyoruz. Çünkü onlar, Mevlânâ, Yûnus Emre ve Hacı Bektâş-ı Velî gibi “insanın şiirini” terennüm eden büyük âşıkların, “Kadınlar insandır, biz insanoğlu” diyen Neşet Ertaş gibi ozanların taşıdığı aşk, sevgi, hoşgörü, kardeşlik ve muhabbet kültürünün mirasçıları olacaklar” şeklinde konuştu.
Karabulut, “Öğretmenlerimiz, Âlemlere Rahmet Peygamber Efendimiz’in “Bilmeyenlere ilim öğretmek sadakadır, sadakanın en faziletlisi de bir Müslüman’ın ilim öğrenmesi ve başkalarına öğretmesidir.” şeklindeki hadîs-i şerifi ve Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Öğretmenler, yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır.’ ifadesinde belirttiği üzere yeni nesil fedakar öğretmenlerimizin, siz değerli akademisyenlerimizin eserleri olacak. Öğretmenlik mesleği, her şeyden önce bir yüksek gaye ve hizmet mesleğidir. Toprak altına atılan bir tohum parçalanıp dağılınca, yüzlerce tohumu verdiği gibi; öğretmendeki bilgi tohumları dahi öğrencilere dağıtılınca, yeni bilgileri ve insanlık ağacının taze meyvelerini verir. Bir insanı kurtarmanın, bütün insanları kurtarmak kadar önemli olduğu çok iyi bilinmelidir. Çünkü iyi eğitilen bir insan, huzurlu bir toplum ve mutlu bir gelecek demektir” ifadelerini kaydetti.
“Yeni eğitim modelleri ve eğitim 5.0 için çalışıyoruz”
Karabulut, “Öğrencilerimizin kabiliyetlerine göre değerlendirilmesini sağlayan bir eğitim modeli konusunda çalışmalarımız da devam ediyor. Malatya Turgut Özal Üniversitesi olarak öğrenci odaklı eğitime önem veriyoruz. Her bireyin öğrenme yöntemi, hızı, merak duyduğu alan ve gelişim basamakları birbirinden farklıdır. Eğitim 5.0, bu farklılıkları gözetmek ve öğrencilere, bu farklılıklarının temel alınacağı bir öğrenim sistemi sunmak, kendi farklılıklarını, öğrenme biçimlerini ve kişisel gelişim basamaklarını keşfedecekleri ortamı sağlıyor. Öğrencilerimize eğitimden zevk alabilecekleri pozisyonları oluşturmak, teknolojik ve eğitim birlikteliğini sağlama gayreti içerisindeyiz” şeklinde konuştu.
Programın Bilgi Çağında Geleceğin Öğretmenleri ve Eğitim 5.0 konulu 1. oturumuna Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Süleyman Serdar Karaca başkanlık yaparken, Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Çetintaş, Eğitim ve Toplum Bağlamında Öğretmenin Toplumsal İşlevleri konulu sunumunu ve Öğr. Grv. Nurşen Yıldırım, Sevgiyle Filizlenen Meslek Öğretmenlik konulu sunumlarını gerçekleştirdiler.
Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Çetintaş konuşmalarında, “Bir toplumun en belirgin zenginliği insandır. Biyolojik bir organizma olmanın ötesinde her insan, henüz sınırlarını tanımlayamadığımız, sınırları her geçen gün yeniden keşfedilen bir öğrenme, yaratma, sevgi ve hizmet potansiyeliyle doğar. Dolayısıyla bir toplumun belki de en önemli görevinin her bir üyesinin potansiyellerini geliştirebilecekleri fırsatları temin etmek olduğunu söyleyebiliriz. Toplum, insan davranışlarını düzenleyen toplumsal kurumların oluşturduğu bir sistem olarak ele aldığımızda yeni kuşakların toplum üyeliğine dönüştürme işinin rastlantıya bırakılamayacağı açık bir gerçektir” ifadelerini kullandı.
Öğr. Grv. Nurşen Yıldırım, “Öğretmenler; öğretmek, öğretebilmek gibi insanı ve insanlığı yücelten bir eylemin öncüleridir. İnanıyorum ki; öğrenmek ve öğretmek dünya var oldukça önemini koruyacak ve öğretmenlik kutsal bir sanat olmayı daima sürdürecektir. Çünkü başkalarına aktarılmayan bilgi, ıslak toprağa yağan kara benzer. Bu noktada en önemli görev ise hiç şüphesiz öğretmenlere düşmektedir. İşte bu nedenle öğretmenler araştıran, öğrenen, sorgulayan bireyler yetiştirmek yolunda büyük bir özveriyle çalışırlar” dedi.
Programın Güçlü Kadın, Şiddetsiz Yaşam konulu 2. oturumuna Doç. Dr. Özlem Altuntaş başkanlık yaparken, Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Başcılar, Pandemi Döneminde Kadına Yönelik Şiddet konulu sunumunu ve Dr. Öğr. Üyesi Aslı Tunca, “Aile İçi Kadına Şiddet Olgusu” konulu sunumlarını gerçekleştirdiler.
Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Başcılar, “Pandemi dönemine odaklanıldığında yalnızca 2020 yılında dünya genelinde 243 milyon kadın şiddete maruz kaldı. Her ne kadar kadına yönelik şiddetin boyutu sayılarla ifade edilmeye çalışılsa da vakaların %40’tan daha azı resmi makamlara rapor ediliyor. Pandemi döneminde bazı ülkelerde kadına yönelik şiddet iletişim hatlarına yapılan çağrılarda beş katlık artış yaşandığı bulundu. Kadınların şiddetin failleriyle aynı ortamda bulunması ve hizmet birimlerine erişimde yaşanan güçlük pandemi koşullarının getirdiği güçlükler arasında sıralanıyor. Bu esaslı değişimler ülkelerin sosyal politikalarını da büyük ölçüde etkiledi.” şeklinde konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Aslı Tunca, “Kadına şiddet toplumun farklı alanlarında karşılaştığımız bir olgu ancak kadının kendini en yalnız hissettiği yer kendi evinde gördüğü şiddet. Kadın aile içinde şiddet gördüğünde bundan başta çocuklar olmak üzere tüm toplum etkileniyor. Kadına şiddeti tetikleyen, zemin hazırlayan pek çok unsur var. Bunlar yanlış yaygın inanışlar, bazı bireysel özellikler, kültürel faktörler ve aile yapısı ile ilgili özellikler. Şiddete maruz kalan kadınlar şiddet döngüsünde pek çok psikolojik savaş veriyor. İlk aşamada şiddeti inkar ediyor sonra suçlulukla boğuşuyor ardından aydınlanma yaşıyor ve son olarak sorumluluk alarak ilişkiyi bitirme kararı verebiliyor” dedi.