AK Parti Malatya Milletvekili Aday Adayı Av. Bülent Tüfenkci, 28 Şubat süreciyle ilgili değerlendirmede bulundu.
Tüfenkci, açıklamasında 28 Şubat'ta alınan MGK kararları doğrultusunda post-modern bir darbe ile milletin iradesine ipotek konulduğuna vurgu yaparak, ‘’28 Şubat darbesi, 27 Mayıs ve 12 Eylül’de olduğu gibi Türkiye'mizi yirmi yıl geriye götürmüştür’’ dedi.
28 Şubat 1997'de Milli Güvenlik Kurulu'nda alınan ve meşru bir hükümete dikte ettirilmeye çalışılan kararlar, karanlık ve zulüm dolu günlerin başlamasına neden olduğunu ifade eden Tüfenkci, ‘’Derin devlet eliyle "irticayı" ülkemizde en büyük tehdit olarak göstermek için, akla hayale sığmayan yollara başvurulan 28 Şubatçılar, yapılan provokasyonlar, fişlemeler, ikna odaları, üniversitelerde ve imam hatip okullarında uygulanan başörtüsü yasakları, katsayı zulmü, kesintisiz eğitim adı altında İmam Hatip Ortaokullarının kapatılması, 18 yıl geçmesine rağmen unutulması mümkün olmayan acılara sahne olmuştur. O dönemde özellikle Ankara’da başörtüsünden mağdur olan kardeşlerimizin için yaptığımız gönüllü avukatlık sürecinde 28 Şubat’ın nesillerimiz üzerinde nasıl bir tahribat yarattığını yakinen gördük ’’ dedi.
Tüfenkci, açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
‘’Asker, yargı, YÖK ve medya birlikte hareket ederek milletin iradesini iş dünyasıyla paylaştılar, medyayla paylaştılar, belli sivil toplum örgütleriyle paylaştılar, elitlerle, seçkinlerle, çetelerle paylaştılar. Bir tek iktidarın asıl sahibi milletle asla paylaşmadılar.
14 Ağustos 2001’de milletimizin desteği ve birlikteliği ile AK Parti’yi kurarak bu kısır döngüye itirazımızı dile getirdik. Millete ait olanı millete verdik. Türkiye’yi kimin yöneteceği sorusuna kesin ve net bir cevap vererek ‘’millet’’ dedik. Bu ülkenin sahibi 77 milyon aziz millettir, siyasetin sahibi millettir, devletin sahibi millettir dedik. Türkiye’yi yönetme iradesinin hiç kimseyle, hiçbir zümreyle, hiçbir grupla, hiçbir çete ve mafyayla asla paylaşılamayacağını şiar edinerek yola koyulduk.
Milletin AK Parti eliyle iktidarda olmasından rahatsız olan, Türkiye’nin hakkı söylemesinden, mazlumların yanında durmasından, Filistin demesinden, Gazze demesinden, Suriye, Mısır demesinden rahatsız olan iç ve dış mihraklar Gezi olaylarında olduğu gibi 17 Aralık’ta da bir araya gelerek tıpkı 28 Şubat’ta olduğu gibi ‘’Türkiye’yi millet yönetemez, biz yöneteceğiz’’ dediler. Ancak Allah’a hamdolsun bu kez planları tutmadı. Hamdolsun, milletimizin desteği ile 28 Şubat’ta olduğu gibi derin yapılanmaların, Türkiye'yi bir kez daha 18 yıl önceki o karanlık ve buhranlı günlere geri döndürme planları gerçekleşmedi. Yine milletimizin desteği ile bin yıl devam edecek dedikleri 28 Şubat sürecinin sorumlularının yargılanmasını, hesap vermesini sağladık.
Ben bu vesile ile farklı görüşteki bütün bireylerin, cemaatlerin, STK'ların, grupların her türlü vesayete karşı olma, milli iradeye sahip çıkma noktasında buluşması gerektiğini inanıyor, 28 Şubat post-modern darbesi sürecini ve mimarlarını kınıyorum’’ dedi.